Ölüdeniz Mitolojik Hikayesi
Doğal güzellikleriyle özellikle yaz sezonlarında ziyaretçi akınına uğrayan Ölüdeniz, ülkemizin en önemli turistik mekanlarından biri. Buna ek olarak Ölüdeniz’in büyüsünün yalnızca doğal güzelliklerinden ibaret olmadığını da vurgulamak gerekir. Aynı zamanda köklü bir geçmişe dayanan tarihi bir yerleşke olan Ölüdeniz mitolojik hikayesi ve anlatılarla da sarmalanmış durumda. Nitekim milattan önce, Lidyalılar dönemine kadar uzanan bir geçmiş söz konusu olduğunda böylesine efsanevi anlatıların ortaya çıkması da son derece doğal kabul edilebilir. Ancak bu anlatılar arasında özellikle bir efsanenin diğerlerinden ayrılan bir yönü olduğunu ve günümüzde de ilk defa gelen ziyaretçilere halen daha anlatıldığını söyleyebiliriz. Dilerseniz yazımızın devamını inceleyerek bu hikayeyi önce bizden dinleyebilirsiniz.
Ölüdeniz’in Hikayesi
Ölüdeniz’in isminin nereden geldiğini daha önce hiç merak ettiniz mi? Böylesine güzel bir sahil yerleşkesine neden ölü deniyor? İşin içine efsanevi anlatıları katmazsanız Ölüdeniz’in ismi sularının fazlasıyla durgun olmasından geliyor. Ancak hikayemizin bundan daha fazlasını söylediğini belirtelim.
Anlatılara göre, çok eski zamanlarda bölgeden geçen gemilerin su ve erzak almak için yanaştığı uğrak noktalardan biri de Ölüdeniz kıyılarıymış. Nitekim bu nedenle yaklaşan gemilerden birinin kaptanı, son derece yakışıklı bir evlada sahipmiş. Gemi su ve erzak almak için her Ölüdeniz kıyılarına yaklaştığında kaptan, bu işler için çarşıya oğlunu gönderirmiş. Günlerden bir gün kaptanın oğlu yine su ve erzak almaya gittiğinde Belcekız isminde güzelliğiyle parıldayan bir kızla karşılaşmış. Pek çok efsanede olduğu gibi bu iki güzel genç birbirlerine o anda aşık olmuş.
Ancak hasret gidermeye pek de fırsat bulamıyorlarmış. Çünkü kaptanın oğlu en nihayetinde bölgeye yalnızca su ve erzak almak için geliyormuş. Yine de delikanlı zaman zaman biraz işten kaytararak ve çeşitli bahaneler üreterek sevgilisini görmeye gidiyormuş. Böylelikle kaptanın, oğlunun sevgilisi için bu kadar oyalandığını anlaması uzun sürmemiş.
Her zaman olduğu gibi bir gün yine bölgeden geçerlerken gemi fırtınaya yakalanmış. Oğlu kaptana, Ölüdeniz kıyılarına yanaşarak fırtınadan korunabileceklerini söylemiş. Ancak kaptan, oğlunun yalnızca sevgilisini görmek için böyle söylediğini düşünerek yola devam etmeye karar vermiş. Geminin büyük hasar alabileceğini ve hatta parçalanabileceğini düşünen delikanlı, babasına itirazlarını sürdürmüş. Nitekim bu şekilde aralarındaki tartışma kısa sürede ciddi bir kavgaya dönüşmüş. En nihayetinde baba, oğlunu bir kürek darbesiyle denize atmış ve delikanlı da o anda hayatını kaybetmiş. Dümenin başına geçen kaptan, oğlunun ölmesiyle fırtınanın dindiğini ve suların adeta çarşaf gibi olduğunu görmüş.
Diğer tarafta ise kaptanın oğlunu bekleyen Belcekız, tüm bu yaşanan tartışmaya ve sevgilisinin can verişine kayalıklardan şahit olmuş. Kendisini, sevgilisini beklediği kayalıklardan atarak intihar eden Belcekız da böylelikle hayatına son vermiş. Bu nedenle günümüze kadar kaptanın oğlunun öldüğü yerin adı Ölüdeniz, Belcekız’ın intihar ettiği yerin adı ise Belcekız olarak kalmış.
Ölüdeniz bölgesindeki en güzel koylardan biri olan Belcekız, günümüzde pek çok tatilcinin ziyaret ettiği noktalardan biri. Gerek küçük çakıl taşları gerekse de yumuşak kumlarıyla denize girmek ya da güneşlenmek isteyen ziyaretçiler için cazip olan koy, ayrıca Ölüdeniz tekne turlarının da başlangıç noktası. Adeta çarşafı andıran durgun sularıyla konforlu bir yüzme deneyimi ve eğlenceli aktiviteler sunan koy, umarız gerçekten buna benzer bir anlatıya tanıklık etmemiştir.
Yorum Yap